Astral
projeksiyonun nesnel bir fenomen olarak var olduğuna dair bilinen hiçbir
bilimsel kanıt yoktur. Üzerinde birçok bilim sahası çalışmaktadır. Ama
deney ve gözlem konusunda yetersiz bulgulardan dolayı günümüzde hala elle
tutulur somutsal kanıtlara ulaşılamamıştır. Ketamin , fensiklidin ve DMT gibi beyin
nörolojik tedavileri ve halüsinasyon
ilaçlardan astral projeksiyonu düşündüren deneyimler yaşayan hasta
vakaları çoğunluktadır. Beynin daha çok üst düzey aktifliğinde gerçekleştiği
gözlemlenir. Araştırmalarımızda DMT hormonun doğum ve ölüm anlarında daha
sıklıkla rastlandığı gözlemlenmektedir. Bu araştırmalar neticesinde aslında
astral seyahatin bir ölüm hali olduğunu düşünebiliriz. Kaliforniya
Üniversitesin ‘den akademisyen Robert Todd Carroll , astral seyahat
iddialarını destekleyen ana kanıtın bir alıntısında "Bedenlerini dışına
çıktıklarını söyleyenlerinin bir tür sanrısal akıl sorunları olduğunu"
ifadelerinde yazıyor. Kendisi materyalist ve akılcı bir bilim insanı olduğu
için bu konuda ki yorumunun normal olduğunu düşünebiliriz. Parapsikoloji adı
altında yapılan deneylerde denekler, astral bedenlerini uzaktaki odalara göndermeye
ve neler olduğunu görmeye ifade etmeye çalıştıklar. Genellikle astral
projeksiyon deneyleri deneklerin bilinmeyen bir konuda gözlem ve görü almaları
istenmektedir. Örnek olarak deney yapılan alandan farklı olarak deneğin hiç
girmediği odalara farklı objeler konup bunların ne olduğu sorulması gib.
Yapılan bu testler sonucunda doğru bilme olasılığı o kadar düşüktür ki %50
oranını bile tutturmamaktadır. Bu yüzden bu tür deneyler net sonuçlar
vermemiştir.
Queensland Skeptics Association
gazatesinden Bob Bruce'a göre, astral projeksiyon "sadece hayal etme"
veya "rüya hali" dir. Bruce, bir astral düzlemin varlığının
bilimin sınırlarına aykırı olduğunu yazılarında dile getirmiştir. Bu konuda
yine birkaç alıntısı olmuştur ; "Boyutlar için kaç olasılık olduğunu
biliyoruz ve boyutların ne işe yaradığını biliyoruz. Hiçbiri astral projeksiyon
gibi şeylerle ilişkili değil." Bruce, uygulayıcılar tarafından iddia
edilen "toplantılar" gibi astral deneyimleri onaylama
önyargıları ve tesadüflere bağlar. Arthur W. Wiggins, astral seyahat
etme ve ziyaret edilen yerlerin tanımlarını verme yeteneğinin sözde
kanıtlarının ağırlıklı olarak uydurma olabileceğini söyledi.
Psikolog Donovan
Rawcliffe , astral projeksiyonun sanrı, halüsinasyon ve canlı
rüyalarla açıklanabileceğini yazmıştır. Diğer Bazı psikologlar ise, Astral
Projeksiyonu onlarda basitçe halüsinasyon biçimi olarak görme
eğilimindedir. Örneğin, İngiliz Psikolog Susan Blackmore, zihnin dünyayı
olan bakış açısıyla, bedenin bakış açısından değil, dünyayı deneyimliyormuş
gibi davrandığı alternatif bir zihinsel model olan belirli bir "bilişsel
harita"(Kişinin fiziksel çevresinin zihinsel bir temsili) olarak söz eder.
Başka bir yerde ise bu yorumla uyumlu olarak, astral projeksiyonun sahip
kişilerin bu tür halüsinasyon deneyimlerini açıklayacak belirli psikolojik
özelliklere sahip olup olmadığını araştırmak için önemli çalışmalar
yapılmıştır. Öte yandan, vücut dışı deneyime sahip kişinin, sanki bilinçleri
gerçekten o uzak konumdaymış gibi, uzak olayları veya hedefleri gerçekten
algıladığı bazı bilimsel deneyler vardır.
Günümüze
kadar birçok Beden Dışı Deneyimler hakkında bilimsel çalışmalar gerçekleşse de
hala çalışmaların yetersiz bulgulardan dolayı elde tutulur bir kanıt
sunamamaktadır. Belki yakın bir gelecekte bu yazılan kitap bile eskidiğinde
daha farklı gelişmelerle belki de bildiklerimizden tamamen farklı bir anlam
içeren bir keşif gerçekleşebilir. Umarım ilerleyen süreçler bu çalışmalarda
umduğumuz gibi gerçekleşir. Artık bir diğer konumuz olan birazda bilimsel
deneylere göz atalım…
No comments:
Post a Comment