Aura Nedir? - Güneş'e Yaziyorum

Yazılar

15 Oca 2021

Aura Nedir?

 


Aura

İnsanlar neye göre şekil alır. Bir söz vardır su bulunduğu kabın şekli alır diye. Acaba bizde bir kabın şeklini mi alıyoruz? Aslında fiziksel bedenimiz bir kap ve onun etrafındaki beden ise bu su diyebilir miyiz? İşte tam olarak böyle oluşuyor Aura dediğimiz kavram ve bedenler.


Aura kelimesi daha çok spiritüalizm ve alternatif tıp alanlarında karşılaşılan bir terim olarak karşımıza çıkmıştır. Şimdi popüler kültürün etkisiyle şifacılık, yoga ve çakralar gibi konularda da kendini gösteren bir kavram haline geldi.




Aura Nedir?


Aura etimolojik(dil kökeni) Latince ve Eski Yunanca'da ‘’rüzgar, esinti veya nefes anlamına‘’ gelir. İngilizcede "hafif esinti" anlamında kullanılmıştır. 19. yüzyılın sonunda, bu kelime bazı spiritüalist çevrelerde vücut etrafında speküle edilen ince bir oluşumu tanımlamak için kullanıldı.


Spiritüel İnsanlara göre, bir aura, enerji alanı olarak tanımlanır. Bir insan vücudunu veya herhangi bir hayvanı veya nesneyi çevrelediği söylenen renkli bir süptil yayılımdır. Bazı ezoterik kavramlarda ise aura, ince bir beden katmanı olarak tanımlanır. Psişikler ve alternatif tıp terapileri(şifacılar) genellikle bir auranın boyutunu, rengini ve titreşim türünü görme yeteneğine sahip olduklarını iddia ederler.


Aura kavramı ilk olarak İngiltere Kilisesi'nin eski bir rahibi mistisizm ve spiritüalizmle ilgilenen Charles Webster Leadbeater tarafından popüler hale getirildi. Leadbeater Hindistan'da teosofi okudu ve bilimsel araştırmalar yapmak için durugörü güçlerini kullanma kapasitesine sahip olduğuna inanıyordu. Çoğu insanın Mars'tan geldiğini, ancak daha gelişmiş insanların Ay'dan geldiğini ve hidrojen atomlarının yumurta benzeri bir formda bulunan altı vücuttan oluştuğunu keşfettiğini iddia etti. 1903'te yayınlanan Man Visible and Invisible adlı kitabında Leadbeater, "vahşiden" azize kadar ahlaki evriminin çeşitli aşamalarında insanın aurasını resmetti. 1910'da Leadbeater, Tantrik çakra kavramını The Inner Life kitabına dahil ederek modern auralar kavramını tanıttı. Ancak Leadbeater, Tantrik inançları Batı'ya basitçe sunmakla kalmadı, onları bu yeniliklerin kaynaklarını kabul etmeden kendi fikirleriyle karıştırarak yeniden inşa etti ve yeniden yorumladı. Leadbeater'ın bazı yenilikleri çakraları enerji girdapları olarak tanımlıyor ve her birini bir bez, bir organ ve diğer vücut parçalarıyla ilişkilendiriyor.


Makalenin sonunda Man Visible and Invisible ve The Inner Life kitaplarının pdf şeklinde indirebilirsiniz.

 

(Teosefizm Nedir? : Günümüzde teozofi denildiğinde, öncelikle, kaynağını esas olarak Hint mistisizminin insan ile evren ve Tanrı arasındaki ilişkileri açıklayan felsefî denebilecek Hint teozofisinden almış olmakla birlikte Batı teozofisi akla gelir. Batı teozofisi bir yandan okült gelenek, diğer yandan Doğu gelenekleri üzerine kurulmuş, ezoterik bilgilerden yararlanan felsefî bir sistemdir.)


Sonraki yıllarda, Leadbeater'ın aura ve çakralar hakkındaki fikirleri, Rudolf Steiner ve Edgar Cayce gibi diğer Teosofistler tarafından benimsenip yeniden yorumlandı, ancak onun gizli anatomisi, ezoterik karşı Yeni Çağ hareketi kültürü içinde önemsiz bir bilgi olarak kaldı.


1977'de Amerikalı ezoterist Christopher Hills, Leadbeater'ın gizli anatomisinin değiştirilmiş bir versiyonunu sunan Nuclear Evolution: The Rainbow Body kitabını yayınladı. Leadbeater her bir çakrayı karmaşık bir şekilde ayrıntılı şekiller ve birden fazla renkle çizerken, Hills onları her biri gökkuşağının bir rengiyle ilişkilendirilmiş merkezler dizisi olarak sundu. Sonraki Yeni Çağ(New Age) yazarlarının çoğu, aura temsillerini Hill'in Leadbeater'ın fikirlerini yorumlamasına dayandıracak. Çakralar, 1980'lerde ve 1990'larda ana akım ezoterik konuların bir parçası haline geldi. Kristal şifa ve aura temizleme gibi çakraların tıkanmasını temizlemeyi amaçlayan birçok Yeni Çağ tekniği o yıllarda geliştirilmiştir. Çakralar, 1990'ların sonunda teosofik ve Hinduist kökleriyle daha az bağlantılıydı ve Yeni Çağ fikirleriyle daha çok aşılanmıştı. Çeşitli Yeni Çağ kitapları, her bir çakralar ve renkler, kişilik özellikleri, hastalıklar, meditasyonlar, vb. arasında farklı bağlantılar önermektedir. Yeni Çağ hareketi içindeki çeşitli bütünsel şifa türleri, biyoenerji analiz, spiritüel enerji ve aura okuma tekniklerini kullandığını iddia etmektedir. Kısacası Aura tarihi ilerleyişine baktığımızda uzak doğudan gelip batıya kar amacı güdülerek getirilmiş bir yeni çağ popülaritesi haline gelmiştir.


Aura Bilimsel Bakış Açısı


Aura bilimsel tekniklerle zamanında test edilmiş ama günümüze kadar elde tutulur düzgün bir kanıt bulunamamıştır. Bu deneylerin en popülerlerinden Kirlian Fotoğrafçılığı bile yetersiz veriden kaynaklı olarak kabul görülmemektedir.Yetersiz bilimsel kanıtın bulunmamasında dolayı aura kavramları sahte bilim sınıflandırmasına girmiştir. Günümüzde hala bu konunun bilimsel olduğunu düşünenler içinde bu konuyu özetlemek istedim. ( Kirlian Fotoğrafçılık Hakkında Blog Yazı ) 


İddia edilen aura oluşumlarını gözlemlemek için psişik yetenek deneyleri defalarca başarısızlıkla karşılandı. Bir deneyde, insanları karanlık bir odaya yerleştirmeyi ve psişik denekten kaç aura gözlemleyebileceğini sormayı içeriyordu. Sadece şans eseri sonuçlar elde edildi. Auraların tanınması bazen televizyonda deneyselleştirilmiştir. Bir deneyde, bir odanın bir tarafında duran ve onu gerçek insanlar veya mankenler içerebilecek bir dizi yuvadan ayıran saydam bir cam bölüme sahip bir aura okuyucuyu içeriyordu. Aura okuyucu, yanlış bir şekilde hepsinin insan olduğunu belirterek, insan olmayan mankenleri tanımlayamadı. Başka bir deneyde, başka bir aura okuyucu, beş kişinin ayakta durduğu bir bölmenin önüne yerleştirildi. Auralarını bölmenin arkasından görebileceğini iddia etti. Her bir kişi dışarı çıkarken, okuyucudan o kişinin bölmenin arkasında nerede durduğunu belirlemesi istendi. 5 kişiden 2'sini doğru tespit bildi. Bu oranlar bilimsel yeterlilik için çok düşük sonuçlardır.


 Auraların varlığını bilimsel olarak kanıtlama girişimleri defalarca başarısızlıkla karşılaşmıştır; örneğin, insanlar tamamen karanlıkta auraları göremezler ve auralar, kontrollü testlerde tanımlayıcı özellikleri başka şekilde gizlendiğinde insanları tanımlamak için hiçbir zaman başarılı bir şekilde kullanılmamıştır. 1999'da yapılan bir araştırma, yayılan vücut ısısı gibi geleneksel duyusal ipuçlarının metafizik bir fenomenin kanıtıyla karıştırılabileceği sonucuna vardı. Yani şu bilimsel teoriye dayandırılmak istendi.


Evrendeki her madde atomlardan ve atomlarda enerjiden oluşmaktadır. Maddenin atomlarının titreşim oranları o maddenin katı-sıvı-gaz gibi moleküllere dönüşmesini sağlar. Aura’da canlı maddenin etrafında yayılan enerji titreşimleri olarak düşünülmektedir. Ama bunu renkli olup veya olmaması tartışılan bir konudur.


Aura Psikolojik Bakış Açısı


Psikolog Andrew Neher, "auraların herhangi bir şekilde psişik kökeni olduğu fikrini destekleyen hiçbir iyi kanıt yoktur." diye bir makalesinde yazmıştır. Laboratuvar koşullarında yapılan çalışmalar, auranın en iyi şekilde ardıl görüntü olarak bilinen görsel bir yanılsama olarak açıklandığını göstermiştir. Nörologlar, insanların auraları beyindeki etkilerden (epilepsi, migren veya LSD gibi psikedelik ilaçların etkisi) algılayabileceğini iddia etmektedir.

 

Auraların sinestezinin sonucu olabileceği öne sürülmüştür. Bununla birlikte, 2012 yılında yapılan bir araştırma, auralar ile sinestezi arasında hiçbir bağlantı bulamadı ve "bulunan tutarsızlıklar her iki fenomenin de fenomenolojik ve davranışsal olarak farklı olduğunu gösterdi" sonucuna vardı. Klinik nörolog Steven Novella, "Kanıtların ağırlığı göz önüne alındığında, auralar ile sinestezi arasındaki bağlantının spekülatif olduğu ve muhtemelen rastlantısal olan yüzeysel benzerliklere dayandığı görülmektedir. Diğer nedenler, görsel sistem içinde optik etkileri tetikleyen bozuklukları içerebilir. Bridgette Perez, Skeptical Inquirer için yaptığı bir incelemede, "algısal çarpıtmalar, yanılsamalar ve halüsinasyonlar auralara olan inancı teşvik edebilir ... "ve bunların sonucunda bilim adamları defalarca auraları görme yeteneğinin gerçekte var olmadığı sonucuna varmış oldular.


İlerleyen Blog Yazılarımızda Aura Renkleri ve Aura Okuma gibi konulara değineceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder